Salı, Temmuz 31, 2007

HAYVANLARA SU VERİN, ÖLÜYORLAR...

Haftasonu işim gereği İstanbul'daydım. Pazar sabahı kahvaltıdan sonra Kadıköy'de yürüyüşe çıktım. İstanbul gerçekten çok güzel bir şehir. İşlerim olmasa bütün gün vapurla karşıdan karşıya geçebilirim. O kadar güzel.

Kadıköy'de Pazar sabahı hava çok sıcaktı. Gazete ve bir şişe soğuk su alıp ağaç gölgesinde bir banka oturdum. Biraz su içtim, sonra da gazetemi okumaya devam ettim. Bankın ön taraflarına bir köpek geldi. Gitmeyince dikkatimi çekti, gazeteyi indirip baktım. Hiç kıpırdamadan yanımdaki su şişesine bakıyordu. Yanımda kap benzeri birşey olmadığı için suyu avucuma döktüm. Çekine çekine geldi ve içmeye başladı. Su zaten az kaldığı için bitti. Ama o hala şişeye bakmaya devam ediyordu :)

Yakındaki büfeden bir şişe su daha aldım, bir de plastik bardak. Köpek şişedeki bütün suyu kana kana içti. Sonra dönüp etrafıma baktım. Parklarda, bankların yanında insanların ellerindeki sudan içebilmek için yanaşmaya çalışan köpekler vardı. Ama biz onları görmüyorduk. 4 ya da 5 şişe su aldım hepsinin içmesi için. Hepsine tek tek su içirdim. Suyu içtikten sonra peşimden gelmeye çalışmaları, hareketlenmeleri, kuyruk sallamaları, benimle oyunlar oynamak istemeleri benim için büyük bir mutluluktu diyebilirim.

Parkta bulunan zabıta görevlilerinden köpekler ve kuşlar için su kabı bulundurmalarını, hayvanların susuzluktan öleceklerini söyledim. Haklı olduğumu söyleyip, büyük bir kabı suyla doldurup parka koydular. Ben giderken başka köpekler su içmek için toplanıyordu.

İnsanlar olarak etrafımızda bizim dışımızda yaşayan canlıları görmüyoruz. Küresel ısınmaya sebep olan köpekler ya da güvercinler değil, bizleriz. Ama susuzluktan ölenler onlar! Bu adaletsizliği düzeltmek adına onlara su verin. Evinizin balkonuna kuşlar ve güvercinler için su koyun, sokaklara köpekler, kediler ve diğer canlılar için su kapları bırakın. Biz görmüyoruz ama onlar ölüyorlar. Hiçbir canlı susuzluktan ölmeyi hak etmiyor.

Bora YÜRET
31 Temmuz 2007, Eskişehir

Cumartesi, Temmuz 21, 2007

Oracle Veritabanı Yöneticisi (DBA) Yetiştirme Programı Başlıyor...

6 aylık bir aradan sonra eğitim sektörüne geri dönmeye karar verdim. Bu kararımda öğretmeyi çok sevmemin ve eğitim tarafından ayrı kalamayacağımı anlamamın yanı sıra, sektörde verilen eğitimlerin amaçtan giderek uzaklaşması, ticari kaygıların ön planda tutulması, eğitim veren kişilerin OCP sertifikası olmayan kişiler olması, vb. sebeplerin de payı olmuştur.

Eğitim tarafına ara vermiştim çünkü firmalara bağlı çalışıyordum. Kendi eğitim dökümanlarımı seçemiyordum, kendi eğitim konularımı seçemiyordum. Gerekli olduğuna inandığım kısımları anlatamazken (örneğin, export-import, hangi eğitim dökümanında var?), gereksiz bulduğum birçok bölümü anlatmak zorunda kalıyordum. Bu sorunu da eğitimleri kendi şirketim üzerinden vermeye başlayarak çözdüm. Şimdi eğitimlerimde bana göre bu alanda en iyisi olduğuna inandığım Sideris firmasının eğitim dökümanlarını dağıtıyorum. Eksik olduğuna inandığım yerleri de Türkçe dökümanlar yazarak kapatıyorum. Dolayısıyla eğitimlerin daha fazla içime sindiğini söyleyebilirim.

Danışmanlık yaptığım projelerde çoğu zaman yedek alınmadığını, tuning çalışmalarını yapılmadığını görüyorum. Bunun sebebi de sektördeki iyi veritabanı yöneticisinin azlığı. Yokluğu demiyorum, DBA başlığı ile çalışan, ama çalışma hayatı boyunca hiç RMAN ile yedek almamış ya da bir sorgunun bir indeksi ne zaman kullanıp ne zaman kullanmayacağını bilmeyen DBA'ler var. Bu kişiler hem biliyor gibi görünüp eğitim almayı reddediyorlar, hem veritabanı yöneticiliği mesleğine zarar veriyorlar, hem de çalıştıkları kurumları yüksek risk altında bırakıyorlar.

Şimdi önümdeki hedef, veritabanı yöneticisi yetiştirmek. Farklı farklı zamanlarda farklı farklı kurumlardan alınmış, dolayısıyla entegrasyonu sağlamanın zor olduğu eğitimler yerine, tüm eğitimlerin paket bir programda alınması. Dolayısıyla da sorumluluk alınabilmesi. Sektördeki Oracle eğitimlerinde ciddi bir pratik eksikliği görüyorum. PL/SQL gibi çok önemli bir dile, OCP sertifika programında neredeyse hiç yer verilmiyor. Sizden her tablodaki kayıt sayısını istediğimde bunu PL/SQL ile 1 dakikada yapabilirsiniz, ama TOAD ile yapmaya çalışırsanız hem komik olur, hem de tablo sayısına göre saatler sürebilir. Dolayısıyla kendi eğitim programıma PL/SQL'i de ekledim. Eğitim programı tamamlandığında direk olarak projeye katılmaya hazır kişiler yetiştirmeyi planlıyorum. Tabi bu programa katılacak kişilerin kendi isteklerine de bağlı.

Sonuç olarak projede çalışmayı bırakıp, gerçek işime döndüm. Bu programdan yetişecek kişileri önemli projelerde görmekten büyük mutluluk duyacağım ve bunun için elimden geleni yapacağım. HedefBilgi Bilişim Akademisi yakın bir zamanda Türkiye'nin en iyi Oracle eğitimi veren ve en iyi Oracle DBA yetiştiren kurumu olarak bilinecektir. 22 Eylül'de başlayacak Oracle Veritabanı Yöneticisi (DBA) Yetiştirme Programı'da bunun başlangıcı olacaktır.

Görüşmek üzere,

Bora YÜRET
22 Temmuz 2007, Ankara

Cuma, Temmuz 13, 2007

AKÇAKOCA GEZİSİ

İş hayatının yıpratıcı etkilerinden biraz olsun uzaklaşabilmek amacıyla geçtiğimiz haftasonu eşimle denize gitmeye karar verdik. Denize girmek istiyorduk ve sadece Cumartesi Pazar'ımız vardı. Dolayısıyla Ankara'ya en yakın (biz yaklaşık 2,5 saatte gittik) deniz olarak Akçakoca'yı bildiğimiz için Cumartesi sabah 8:30 gibi yola çıkıp 11:00 gibi Akçakoca'da olduk. Otele kaydımızı yaptırır yaptırmaz da Ceneviz Kalesi plajına gittik. Ormanla denizin içiçe girdiği çok güzel bir yer bu plaj.



Sanki Antalya'daymışız gibi 2 gün tadını çıkardık. Çok dinlendirici oldu. Güneşe de denize de doyduk.

Bir türlü dönmek istemediğimiz için Pazar akşam yola çıkmaya karar verdik. Denizden çıkıp direk arabaya binerek yola çıktık. Plaj çıkışı kalabalık olduğu için ben o telaşede ayakkabılarımı giyemedim. Terlikle de araba kullanamayacağım için terlikleri çıkarıp kalabalık bölgeden kurtulana kadar çıplak ayakla araba kullanmak zorunda kaldım. İlginç bir şekilde pedallara rahatlıkla hakimiyet sağlanabiliyor. Otobanda hızımız çoğu zaman 150-160 km'ye çıkmasına rağmen en ufak bir dezavantaj yaşamadım. Orada dururuz ayakkabıları giyerim, burada dururuz ayakkabıları giyerim diye diye ertelerken Ankara'ya kadar geldik :)

Değişik ve eğlenceli bir haftasonu oldu. Bu sıcaklarda Akçakoca'da denize girmeyi tavsiye ederim. Mavi bayraklı çok güzel bir plajı var. Sıcaklarda çıplak ayakla araba kullanmak çok ferah bir araba kullanma şekli olmasına rağmen onu tavsiye edemiyorum, herkesde aynı sonucu vermiyor. Bir arkadaşım "Denedim, öndeki arabaya bindiriyordum az kalsın. Birşey değil, polis filan gelse ona ne diyecektim Ankara'nın göbeğinde çıplak ayak. " diye geldi. Ben de aslında bagajdan ayakkabıları almaya üşendiğim için denemiştim, bir daha dener miyim bilmiyorum :)

Görüşmek üzere,

Bora YÜRET
13 Temmuz 2007, Ankara