Cumartesi, Mart 15, 2008

İyileşmelisin Garip, senin için dua ediyorum...


Cuma günü bir projemiz için toplantı yapmak üzere havaalanı yolundan Man Türkiye'ye gidiyordum. Vosvosla gittiğim için otobanda orta şeritten ağır ağır gidiyordum. İleride sağ şeritteki tüm araçların benim şeridime doğru geçtiklerini gördüm. Herhalde kaza var dedim, ama görünürde arabada yoktu. Yan şeritten geçerken sağ şeritte yatan bir köpek gördüm. Öldüğünü düşündüm ve içimi büyük bir üzüntü kapladı. O sırada kafasını kaldırdı ve kara kara gözleriyle bana baktı, göz göze geldik. O kadar çaresizdi ki. Aynadan bakınca hareket edemediğini anladım. Araçlar üzerine üzerine geliyor, son anda şerit değiştirebiliyorlardı. Muhtemelen bir araba çarpmıştı ve bir kere daha ezilmesi an meselesiydi. 300 - 400 metre sorumsuzca gittikten sonra durup yardım etmem gerektiğine karar verdim. Arabamı hemen onun bulunduğu şeride çektim ve dörtlüleri yakıp geri geri geldim. Köpeğe 2 metre kala durdum. Arabadan inip yanına gittim. Isırıp ısırmayacağını bilemiyordum, ama bacaklarından gelen kanı görünce fazla vaktim olmadığına karar verdim. Elimi kafasına uzattım, okşadım, hiçbirşey yapmadı. Güzel gözleri faltaşı gibi açılmış etrafına bakıyordu. Ayakları kırılmış gözüküyordu ve kan kaybediyordu. İnsanoğlu hain bir yaratık, önce özene bezene aldığım yeni vosvosuma alırsam kan olacağını düşündüm, sonra da kendimden utanıp paltomu çıkardım, güzelce üzerine örttüm ve kucakladım. Fiziki olarak büyük bir köpekti, ben ayaklarının acımaması için uğraşırken nefesini kulağımda hissettim. İstese beni ısırabilirdi, ona çarpıp kaçan insanlıktan nasibini almamış hayvanın acısını benden çıkartabilirdi, yapmadı. Sadece arabaya bindirirken girmemek için vosvosun tavanını ısırdı. "Bırak güzelim, seni iyileştireceğim" diyebildim sadece ve gözlerimin içine baka baka bıraktı, sanki iyileşmeye gideceğini anladı.

Man'daki arkadaşlarıma toplantıya katılamayacağımı iletip, köpeği doğru Veterinerlik Fakültesine yola çıkardım. Fakülteye vardık, ama Pazartesi'nden önce müdahele edemeyiz dediler. "O zaman ilk müdahelesini yapın, kan kaybediyor" dedim. Binbir nazla ilk müdahelesini yaptılar, gereken ilaçları eczaneden aldık. Ve hikayenin ikinci bölümü başladı, köpek acı çekiyordu, acil tedavi edilmesi gerekiyordu.

Çayyolu İlko Sitesi'nde veteriner Yavuz Bey'i aradım. Daha önce sokak köpekleri tarafından parça parça edilmiş bir köpeği nasıl hayata döndürdüğünü görmüştüm. Alıp getirebilirsem bakabileceğini söyledi. Zaten Veterinerlik Fakültesi'nden biran önce götürmem için gözümün içine bakıyorlardı. Erkek olduğunu Veterinerlik Fakültesi'nde öğrendim. Isırmasın diye ağzını sargı beziyle bağlamışlardı, halbuki hayatının karartılmasına ve yolun ortasında öylece bırakıp gidilmesine rağmen hala insanlara zarar vermiyordu. Hala şaşkın şaşkın çevresine bakıyordu. Onu öyle görünce içim acıdı, gözyaşlarıma hakim olamadım. Yanına gittim, kafasını okşadım, kulağına eğilip "Dayan oğlum" dedim, "dayanmak zorundasın, iyileşince seninle oyunlar oynayacağız.". Gözlerini yumdu ve kafasını elimin üstüne bıraktı. Öldüğünü düşündüm, "bizimle ilgilenin, ölüyoooor" diye bağırdım. "Sadece yorgun, serumun etkisinden, biran önce götürün" dediler. Köpeği kucakladığım gibi arabamın arka koltuğuna koydum. Dörtlülerimizi yaktık, kornamıza basarak vosvosun herhalde bundan sonra görüp görebileceği son hızla(140 km) Çayyolu'na yola çıktık. Kafasını benim kurs kitaplarımın üzerine koymuş şaşkın şaşkın bana bakıyordu, kanaması biraz durmuştu. Arabanın sıcaklığıyla ıslaklığı da gitmişti, kurumaya başlamıştı, kafasını kurs kitaplarımın üzerine koymuş şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu.

Çayyolu'na varınca Yavuz Bey sağolsun çok ilgilendi. Veterinerlik Fakültesi'nde görmediğimiz ilgiyi orada gördük. Arabadan kucaklayarak aldığımız gibi içeri götürdük. Kontrol etti, "her iki ayağı da kırılmış" dedi. "Ne yapılabilir?" dedim. "Ameliyat edilmesi gerekir, ama maliyetli olabilir" dedi. 500 YTL ile 1000 YTL arasında tutabileceğini söyledi. Ne gerekiyorsa yapılmasını, her türlü masrafını karşılayacağımı söyledim. Ameliyatı birlikte yapacakları hocasını aradı ve Cumartesi sabahı ameliyat kararı verildi. Köpek hala şaşkın ve çaresiz etrafına bakıyordu. Herhalde "siz bana ne yaptınız, ben neden yürüyemiyorum" diye sorguluyordu. Çok çaresizdi, çok garipti. Adını Garip koydum. Yavuz Bey, 8-10 aylık olduğunu söyledi, kangal kırması olduğu için iri duruyormuş. Ama bakışları, tüyleri, o kadar güzel bir köpek ki, onu bu hale getiren kişinin bir kere olsun görmesini isterdim. Isırmasın diye ağzına bağlanan sargı bezini çözdüğüm halde, ağzını açmıyordu. Veteriner şaşkınlıktan hala bağlı olduğunu sandığını söyledi.

Annem de, arkadaşlarım da köpekle bu kadar çok ilgilendiğim için benim çarpmış olabileceğimi düşündü. Ben çarpsam herhalde üzüntüden ölürdüm. Ama yaralı bir köpeğe yardım etmek için illa ona çarpmış olmak mı gerekir? Hem ben çarpsam neden gizleyeyim? Garip'e çarpan kişinin arabasının önü muhtemelen dağılmıştır çünkü çok güçlü, kuvvetli bir köpek gibi gözüküyor. Benim köpekleri ne kadar çok sevdiğimi herkes bilir, ama çarpan ben olsam o kadar soğukkanlı hareket edemeyebilirdim. Garip zor durumda yardım ettiğim ilk köpek değil, son köpek de olmayacak.

Bu sabah Garip ameliyata girdi ve iki kırık bacağı ameliyat edildi. Ama üzücü bir şekilde kalça kemiği de kırık çıkmış. Tüm ameliyatları bir günde kaldıramaz diye kalça kırığı ameliyatı haftaya ertelendi. Ama kırık bacaklarının ameliyatları başarılı geçmiş ve yüksek ihtimalle yürüyebilecekmiş. Ben işim dolayısıyla Kayseri'de olmak zorundaydım, sabah 5'de Ankara'dan çıkıp Kayseri'ye geldim. Ama aklım da, kalbim de hep Garip'in ameliyatındaydı. Başarılı geçtiğini öğrenince çok rahatladım.

Ve bu akşam diğer insanları düşündüm. Gündüz gözüne dümdüz yolda bir köpeğe çarpan ve onu öylece orada bırakıp ölüme terk eden kişiyi. Aynı şeyi onun çocuğuna yapsalar ne hissederdi? Ve köpeğin yaralı bir şekilde yattığını göre göre yanından geçip giden arabalardaki insanları. Neden yardım etmiyorsunuz, bu kadar mı merhametsizsiniz? Sizin de Garip'i ölüme terkederek en az ona çarpan kadar suçlu olduğunuzu biliyor musunuz? Allah katında bunun hesabını vermeyeceğinizi mi zannediyorsunuz?



Son olarak da Garip'e seslenmek istiyorum. Seni iyileştireceğiz oğlum, yeter ki sen dayan. Bedeli ne olursa olsun tüm ameliyatlarını yaptıracağız. Koşup, oynayacaksın. Seni benim köpeğimle tanıştıracağım. Muhtemelen senden korkacaktır ama yine de oynar. Seni iyileşene kadar birlikte her gün ziyaret edeceğiz, yemekler getireceğiz, hiç sıkılmayacaksın.

Lütfen iyileş Garip. Sakın "dünya nasıl bir yer, insanlar hayvanlara ne kadar zulüm yapıyorlar" diye vazgeçip yürümekten ve yaşamaktan vazgeçme. Bize bir şans daha ver, senden özür dilememize izin ver.

Seni seviyorum Garip ve iyileşmen için her an dua ediyorum.

Bora YÜRET
15 Mart 2008, Kayseri